24 Kasım 2012 Cumartesi

En Sevdiğime

Bu sana son mektubum. O kadar acı ki sana söylemek istediklerimi eskisi gibi umutla söyleyemiyorum. Hevesim kalmadı, anlatmaya gücüm yok. Zaten anlamazsın ya neyse. Ama bil, hepsi sana. Ne diyeceğimi de bilmiyorum aslında. Her aşk son bi konuşmayı hakedermiş. Biz konuşamadık, bende yazıyorum. Okursun belki. Bu sefer süslü cümlelerim yok sana. Olduğu gibi, içimden geldiği kadar. 

Senelerimi verdim sana. Yalanlarla dolu bir kaç sene. Tamam kabul, belki haketmedim seni. Ama en azından adam gibi sevdim. Ne yerine başkasını koymaya çalıştım, ne yüreğimde ki yerini bir gün olsun koparıp attım. Ama nafile, inandıramadım. Ne sözlerime inandın, ne adam gibi sevdiğime. Her neyse bu saatten sonra bunun bile bir önemi yok.

Benim gibi adamlar hep farklı oluyor. Ya da sen çok farklısın, bilmiyorum. Belki ben çok normalim, sende bir anormallik var, inan ki bilmiyorum. Benim hayallerim yoktu öyle insanlara övünerek anlatabileceğim. Sen olsaydın geleceğimde, yeterdi bana. Başımızı sokacağımız bir evde mutlu mesut yaşar giderdik. O kadarı kafiydi. Ama olmuyor işte, benim hayallerim seninkilerle uyuşmadı. Senin hep büyük düşlerin oldu. Güzel bi hayat istedin, ideallerin vardı. Onca hayalin içinde, bir köşeye beni de yerleştirdin. En büyük hayalin olamadım. Baksana, hayallerimiz bile farklıydı. Ben sana yetmezken, sen bana yetiyordun.

Çok olmadı hayatlarımız ayrılalı. En azından benim için öyle. Ayların pek bir önemi yok, koca bir ömür var önümde sensiz geçireceğim. Zaman acımasızlığını en çok seven insana gösteriyor. Sevdiğinin ne kadar değiştiğini yüzüne vuruyor acımasızca. Adamı zamana düşman ediyor. Gittiğin ilk günden beri ne kadar değiştiğini izliyorum usulca. Yeni insanlar giriyor hayatına. Yeni insanlar girerken, ben içim sızlayarak izliyorum olanları. Seninse umrunda değil. Senin gözyaşlarına bile inanmıyorum artık biliyor musun ? Çünkü ikimizden birinin yaşları sahte olmalı. Benimkiler olamaz. Bir acı böyle sahte ağlatamaz..

Sana benden sonra mutlu ol demeyeceğim. Diyemem de zaten. Seven insan, sevdiğinin onsuz mutlu olmasını istemez. İsteyemez. Ben bu kadar acıyı tek başıma kaldıramam zaten. Acılar iki kişiliktir. Ne bir kişi eksik, ne de bir fazla. O yüzden sen mutlu olma. Olama. Aslında sana ''mutlu ol'' deyip geçmem lazım. Bu halde olmamızın en büyük sebebi senin ''Biz mutlu olamıyoruz'' demen değil mi zaten ? Bir hayatı sadece mutluluklarla doldurmanın imkansızlığını bilmemen beni kahrediyor. Oysa ben seninle mutsuzluğa da vardım. Üzülürdük, ağlardık ama beraber uyurduk. Seninle olduktan sonra ben her acıya göğüs gerebilirdim. Sen geremedin. Canın sağolsun.

Sana son sözlerimi söylemenin acısı var içimde. Aslında daha çok şey var söyleyemediğim ama incinirsin. Sırf sen üzülme diye ben hala içimde tutuyorum çoğu şeyi. Söyleyemediğim, duyamayacağın bir sürü şey içimde hala.

Bu gece son kez üzülürken sana, seni o yeni hayatına uğurlamanın acısı var içimde. Zaten artık gelsen bile ben istermiyim bilmiyorum seni. Sende gelmezsin zaten, siktir et. Ama diyeceğim şu ki; o kadar senenin hatrına arada bir hatırla beni. Ben hala en güzel resmini saklarken göğsümde, sende beni arada bir hatırla, olur da içinden gelirse gülümse. Ve unutma, yeterince acı çeken adamlar verdiği sözleri tutarlar. Bu sana son sözlerim. Bir daha anarsam adını, varsa hakkın helal olmasın bana. Kelamında yok gözüm, bir kaçı anı yeter bana.

Bunca senenin hatrına; ben kalamasam da sen hoşçakal. 

Hoşçakal.

10 Kasım 2012 Cumartesi

Uzun Hikaye

Sana söyleyeceğim o kadar çok şey var ki. Hepsi dilimin ucunda. Fakat çıkmıyor hiç biri. Bu sonbahar günü, üşüyen ellerini ben ısıtmıyorum. Yağmur yağdığında hüzünleniyorsun, ben yokum. Ve bunların suçlusu kim onu bile bilmiyorum. Bu mevsimin tüm güzelliklerini bensiz yaşıyorsun. Üzüyor bu beni. Halbuki ne çok anımız var seninle bu mevsimde. Sırılsıklam ıslandığımda, ısındığım yer senin yatağın olmalıydı. Saçlarımı sen kurutmalıydın. Hala daha titrediğimi görüp, sen öpmeliydin beni. Sen öpmeliydin, benim içim ısınmalıydı.

Dudaklarından çıkacak tek bir kelimeye bile o kadar ihtiyacım var ki şimdi. Ağzından cümleler akmalıydı, bense dudaklarını izlemeliydim. Dudakların dans ederken, eşlik etmeliydim. Dudakların aşka çağırmalıydı, ben koşa koşa gelmeliydim. Dudakların ölüme çağırmalıydı, ben dudaklarında ölmek için can atmalıydım. Şimdiyse sesini bile duymuyorum. Unutmadım, sesin hala kulağımda. Gülüşün yalanlardan uzak, elvedalara yakın. Gülüşün ''herkese'' yakın, bana uzak. Gülüşün uzak bana, sen gibi.

Unutmadan söyleyeyim. ''Dur gitme'' diyemediğim için çok pişmanım. Sen giderken çınar gibi dimdik durup, sen gittikten sonra gözyaşlarına boğulduğum için çok pişmanım. Ama sen bunları asla bilmeyeceksin. Asla arayıp söylemeyeceğim bunları sana. Bir gün olur da yüz yüze gelirsek bir merhabadan ötesini bulamayacaksın. Sen bekleyeceksin, ben söylemeyeceğim. Senin için yanacak, belli edeceksin. Ben gözlerimi kaçıracağım, belli etmeyeceğim. Sonra sen gideceksin, ben izleyeceğim. Kaçıncı gidişin bilmiyorum, ama yine izleyeceğim.

Sana yazdığım kaçıncı mektup bu, inan saymadım. Zaten yazdıktan sonra sana sinirlenip yırtıp atıyorum çoğunu. Bazıları ağlatıyor, saklıyorum. Sözlerin olmadan ağlayabileyim diye. Ağlamak için bile sana ihtiyacım yok artık. Ne acı. Ne acı ki gözyaşlarımız bile birbirine karışmıyor artık. Dünyalara değişemem sandığımın silemiyorum gözyaşlarını. Ağlanacak halimize gülmüyoruz. Ağlanacak halimize ağlıyoruz. Sen ayrı bir yerde, ben ayrı bir yerde. Sen başka bir güne, ben başka bir ölüme.

Bak şu an güneş doğuyor. Sen uyurken, ben yine sana yazıyorum. Ben geceleri öldürürken, sen yeni gündüzlere doğuyorsun. Sen yeni hayatlara, yeni mutluluklara doğ yeni baştan. Ben üzülüyorum zaten ikimizin yerine. O güzelim yılları hatırla arada sırada yeter. Ve sen her gülüşünde beni an. An ki güneşim doğsun. An ki dinsin artık yıldırımlar. Sen an, ben sana doğayım..

Ama unutma ben hala sadece sana üzülüyorum.Sadece içimi yakan sensin. İçim bir sana yandı ya böyle; imkanı yok, yakamaz kimseler. Sen kaybolurken kalabalıklarda; ben hala sana ayırdım sol yanımı. Kimselere vermedim; gelir de doldurursun diye.

İnanıyorum ama. Sen bir gün geleceksin ve bitecek bu uzun hikaye..

3 Kasım 2012 Cumartesi

Bir kadın Bir adam

Kadın son kez bakarken adamın gözlerine ''Beni sakın ama sakın unutma'' dedi. Adamın unutmaya niyeti yoktu. Unutmaya niyeti yoktu fakat sarılamıyordu, ömrünü adadığı kadına. Sarılırsa bırakamazdı bir daha. Sarılırsa gitmesine izin vermezdi asla. Sarılırsa ''Gitme'' derdi. Kadın yine de giderdi. Adam sarılmadı.

Kadın dikti gözlerini adamın gözlerine. O gözlerde bunca senenin acısı vardı. O gözlerde giden bir kadın, kalan bir adam vardı. Gitmeye mecbur bir kadın, pişman bir adam. O gözler bir daha kimseye böyle bakmayacaktı. Kadın ''Kimseye bir daha böyle bakma'' dedi. Adam gözleri dolu dolu; ''Beni kim böyle baktırabilir ki bir daha ?'' dedi. Kadın tekrar ağladı. Kadın ağladı, erkek gözyaşlarını sildi. İkisi de biliyordu, bir adam ancak sevdiği kadının gözyaşlarını silerdi. Kadın bir daha böyle sevilemeyeceğini biliyordu. Bunu söylemedi adama. Adam anladı, kadın ağladı. Erkek gözyaşlarını sildi, kadın ağladı.

Kadın adamın yürüyüşünü izleyecekti dakikalar sonra. Farkındaydı. ''O yürüyüşün, o korkusuzca yürüyüşün hiç değişmesin. Sana yakışıyor.'' dedi kadın. Adam sustu. ''Ben ellerim elindeyken korkusuzdum. Beni güçlü kılan ellerindi. Artık olmayan ellerin.'' diyemedi adam. Kadın anlamadı, adam söylemedi. Söyleyemedi. Sustular. Konuşmanın hiç bir anlamı olmadığını bilerek sustular. Adam sigarasını yaktı. İçine çekişinden belliydi içinin acısı. Kadın anladı. Sarılmaya kalktı. Adam geri çekildi, sarılamazdı. Sarılsa ''Gitme'' derdi, kadın giderdi. Adam geri çekildi, kadın başını eğdi. Adam sigarasını içti, kadın sustu. Adam çaresizdi, kadın pişman. Belli etmediler.

Suskunluğunu bozdu kadın. ''Yerinde olmak istiyorum. Benim kadar acı çekiyormusun bilmek istiyorum.'' dedi. Adam cevap vermedi. Acısını anlatmazdı. Anlatamazdı. Anlatsa; ağlardı. Ağlarsa sarılırdı. Sarılsa ''Gitme'' derdi. Kadın giderdi.. Adam anlatmadı. Adam sustu, kadın konuşmaya devam etti. Kadın inanamıyordu olanlara. ''Ne yani, ben bir daha gözlerinde boğulamayacakmıyım ?'' dedi. Bir bakışına binlerce anlam yüklediği adama bir daha bakamayacak olmanın acısını bir soruya sığdırabildi kadın. Adam bir sigara daha yaktı, kadın cevabını aldı. Kadın tekrar ağladı. Adam kadınının gözyaşlarında boğulmak istiyordu, adam  boğulmadı. Sildi gözyaşlarını, devam etti susmaya. Kadın ''Sana söz veriyorum, seni yokluğunda sevicem bundan sonra. Yokluğunu yaşatacağım.'' dedi. Adam birden konuştu. ''Sakın ama sakın alışma yokluğuma'' dedi. Adam biliyordu, yokluğuna alıştığı zaman bir kadın; bir daha istemezdi o adamı. Kadın ''Asla'' dedi.

Kadın saatine baktı. ''Gidiyorum ben'' dedi. Adam ''Elveda'' bile diyemedi. Kadın adamı öptü. Son öpüşüydü bu. Kadın adamı bunun farkındalığıyla öptü. Adam kıpırdayamadı yerinden. Kadın sildi gözyaşlarını, son kez baktı adama. Son kez.. Kadın gitti. Adam gidemedi. Kadın gitti, adam bir sigara daha yaktı. Kadın giderken, adam kadının gidişini izledi. Kadın gitti, adam sigarasını içti.

Kadın gitti.
Adam izledi.
Kadın gitti,
Adam ağladı.
Adam ağlayarak içti sigarasını.
Kadın gitti.

13 Temmuz 2012 Cuma

İki Kadın

İki kadın tanıdım. Biri çok sevdiğini söylerdi hep, öteki söylemezdi. Gözlerinden anlardım aşkını. İkisi de ağlardı ama, birinin yaşları üç günde dinerdi, ötekisi dindirmezdi, akar dururdu.. Akardı, ben dindirmeye utanırdım. Birinin yaşları helaldi sonuna kadar, öteki yaşların her damlası haramdı. Bir haramda, bir sevapta boğulurdum..

İki kadın tanıdım. Birine ömrümün en masum yıllarını verdim, ötekine en delikanlı çağlarımı. Biri o masumluktan eser bırakmadı, öteki kaybolan saflığı geri getirmeye uğraştı. Çok uğraştı, yapamadı. O yapamazdı, diğeri uğraşmazdı bile. Birinin çabaları vardı, diğerinin ''seviyorum''ları. Onca çaba bir seviyorumla yok olurdu..

İki kadın tanıdım. Birinin kokusu cennet gibiydi, diğerinin gözleri. Cennet de kayboldum en günahkar halimle. Cennet; birinin kokusuyla başlıyordu, ötekinin gözleriyle devam ediyordu. Sonrası dudaklar, hatırlamam hangisinin dudakları.. Hatırlamam hangi dudaktan çıktı ilk önce ''Bitti'' lafı. Hangi dudaklarla seviştim ilk, ilk hangisi üzdü hatırlamam..

İki kadın tanıdım. Birinin omzun da ağlardım diğeri için. Diğerinin elini tutardım, aklım da öteki. Ah ne güzel olurdu olabilseydiniz bir kişi. ''Hangisini daha çok sevdin'' dediklerinde; cevabım ''daha rakı varmı ?'' olurdu hep. Ahh diyorum, birisi yıktı gitti. Öteki topladı, diğeri yine yıktı. Öteki yine topladı.. Yıkıla yıkıla toparlanamaz oldum, en toplu halim bir şarkıyla yıkılırdı zaten, boşver..

İki kadın tanıdım. İkisinin de başka kollara gidişini ağlayarak izledim. Onlar gitti, ben izledim. Sadece iki kadın sevdim ömrümce, ikisini de başkalarına uğurlamak nedir bilirmisiniz ? Bilemezsiniz, ana baba sıcaklığını kaybetmek nedir bilemezsiniz.. ''Çok sevdim ulan'' deyip içmek nedir, bilirmisiniz ?

İki kadın tanıdım. Biri öykü gibi, biri roman. Biri şarap gibi, biri rakı. Biri yol arkadaşım, biri el gibi. Biri gider, biri kalır. Birine aşığım, diğerini çok sevdim..

İki kadın tanıdım.
Beni ben yapan iki kadın.
Benden beni götüren iki kadın.
Biri çok uzak, biri yakın.
İki kadın..




Not : Bu yazı tamamen hayal ürünüdür.

9 Temmuz 2012 Pazartesi

Özledim Be Kadın

Saçlarının kokusunu özledim, çok zaman oldu değmeyeli ellerim. Gözlerini özledim, o sürekli övündüğün kocaman gözlerin.. İncecik ellerin, bir o kadar zarif. Sesin; duymak için çıldırdıgım sesin.. Özlediğim çok şey var söyleyemiyorum, söylesem de dinmiyor özlemim. Özledim be kadın özledim.

Hatırla, çok değil  göz yaşların damlardı avuçlarıma. Seni ağlatmanın hüznünü yaşardım. Hüznünü yaşardım o kutsal yaşları avucumda dindirmenin. Sen ağlardın, benim içim yanardı, söndüremezdin.. Sönmezdi o yağmur, o yangın sönmezdi yüreğimde. Sen sarılırdın, bir avuç ateşte ben atardım o yangına. Büyürdü o yangın, söndüremezdik.

Gülerdin en masum cümlelerime. Sen gül diye ne hallere düşerdim, gülerdin.. Gözlerin gülerdi, sonra dudakların.. Sonrası boynun, sonrası güzel.. Günahın en büyüğünü yaşatırdın, sevabın en büyüğü kirpiklerin.. Kirpiklerin şeytana uy diyor, uyuyorum. Şeytan sevaba çağırıyor, haberi yok.. Senin yüzün şeytanı affettiriyor, haberin yok..

Özledim be kadın. ''Gel'' demeni özledim. Sen gel derdin bütün mesafeler kısalırdı, bütün mesafeler ''iki dakika'', bütün mesafeler ''hemen geldim..''  Sen gel derdin, ben gelirdim. Sanki Allah Cennet'e çağırırdı, ben öyle bir umutla gelirdim. Ben gelirdim, gözlerinin içi gülerdi. Gözlerini güldürebilmekti en büyük sevabım. Gözlerin gülerdi ben kahraman olurdum.. Kahramanı olurdum tüm şehrin. Tüm şehir tanırdı beni, gözlerinin başkentinde..


Ne zaman alsam elime kağıt kalemi, her harf seni istiyor, seni arzuluyor her kelimem. Yazamıyorum kadın, kıskanıyorum kendi cümlelerimden. Cümlelerim seni istiyor, ben seni. Ben seni istemekten yoruldum be kadın. Dön demeye dilim varmaz, özledim demek gurursuzca.. Tükendi var olan tüm gururlar. Özledim be kadın özledim..

Seni son görüşüm, son öpüşüm.. Şahittir yaradan, değmedi bu dudaklara senden başkası. Senden başka sevap işlemedi bu dudaklar. Günahı sevaba dönüştüren kadın; sen gel vazgeçtim ben tüm sevaplardan.. Gel sen yeter, vazgeçtim ben o bembeyaz boynundan. Vazgeçtim kadın, tenine dokunmaktan vazgeçtim de, o kokun gitmiyor burnumdan.

Dönme ! İstemem artık ne bir dokunuş, ne bir söz. Her lafın haram, her dokunuşum zarardır artık. Beni şeytana dost eyleyen kadın; nefesini özledim, gülüşünü özledim. Özledim be kadın özledim. Allah aşkına gel, yine git. Dindir içimde ki alevi, sonra yine git. Gel, sarıl bir kere sonra yine git..

Ben seni çok özledim kadın.
Neyin varsa özledim.
Kızdığım yürüyüşün,
Şarkı söyle diye yalvardığım sesin,
Neyin varsa çok özledim.
Çok özledim be kadın.
Özledim..


4 Temmuz 2012 Çarşamba

Çocuk

Hiçbir zaman unutamayacaksın yaşadıklarını. Her eline aldığında o kadehi hala aklında o kadın, hala aklında o dost.. Asla silemeyeceksin gidenleri. Seni ağlatanları asla unutamayacaksın çocuk. İçin kanarken gülen o suratları kazıdın ya yüreğine, o kazıdığın yerin acısını hissedeceksin daima çocuk. Seni sigaraya, içkiye aşağılık bir köle yapan o insanlara kinin asla geçmeyecek. ''Hoşçakal'' kelimesini her duyduğunda gözlerin dolacak hep. Dolacak dimi çocuk ?

Dolaştığın sokaklarda; kaldırımlar bir orospu gibi kahkahalar atacak. Yüzünü göğe kaldırıp sadece bakıcaksın çocuk. Sonra eğeceksin başını, bir sigara yakıp yürüyeceksin. Gitmiyor aklından, o güzelim günler gitmiyor dimi çocuk ? Rüzgar vuracak yüzüne yalnızlığını. Sesini bile çıkaramayacaksın. ''kimsem yokmu ulan'' diye haykıracaksın. İnsanların o bakışlarına aldırmayacaksın. Sonra soracaksın kendine ''kimsem yokmu sahi ?'' diye. Kokla ellerini çocuk, kokla ! Ne kokuyor ? O sigaranın iğrenç kokusu dimi ? Hatırla, çok değil bi kaç sene önce ne kokuyordu o eller ? Her hatırladığında acır için çocuk, çok acır. Sevgilinin kokusu yakar içini, için yanarken sana ağlamak düşer. Bize sadece ağlamak düşer dimi çocuk ?

Her ''Seviyorum seni'' çaldığın da tekrar tekrar öleceksin.. Eşlik edeceksin bir yandan, bir elde sigaran. Senin yine gözlerin dolu çocuk. ''Neden ?'' diye sormaktan kendine, çıldıracak gibi olacaksın. Bir cevap bulamayacaksın çocuk. O güzelim yılları düşüneceksin, yetineceksin ister istemez. Bir şey diyeyimmi sana ? Hıçkıra hıçkıra ağladığını gizlemeyeceksin artık. ''Ne var ulan, ne var'' diyeceksin bakanlara. Dışardan sert göründüğünü çok iyi biliyorsun. Sana yakıştıramıyorlar o yaşları, sen yakıştıralı çok oldu dimi çocuk ? O uzun mezarlık yolunu yürüdüğün günden beri buna da aldırmıyorsun, biliyorum.. O yolun sonun da seni anlayan birisi var, koşa koşa gidiyorsun. Toprağa sarılmak yetmiyor dimi çocuk ? O'nun yanına gitmeyi çok düşündün, düşündün ama yapamadın dimi çocuk ?

''Özledim ulan'' diye içini dökmemek için o telefon her gece kapalı dimi çocuk ? Kapatıcaksın elbet, özlediklerin yanında olmalı. Yanındayken bile özlemelisin çocuk. Uzaklardayken değil, yanındayken özlemelisin. Boynunu koklarken, ellerin saçlarındayken. ''Yan yana dururken yüzüne hasret kalmalısın'' Ama olmuyor dimi ? Yılların alıp götürdüklerini çok özlüyorsun, sadece özlemekle kalıyorsun. Alışıyorsun be çocuk. Unutursun diyenleri siktir et sen. Alışıyorsun. Başın yukarda yine, ''Eyvallah'' diyorsun. ''Bunada Eyvallah !'' Diyeceksin çocuk. Özledim demek bir işe yaramıyor çünkü. Yaramıyor dimi çocuk ?

Konuşsana çocuk !
Susma, bir şeyler söyle.
Ben çok yoruldum çocuk.
Biraz da sen konuş.
Konuş çocuk.
Konuş..

27 Haziran 2012 Çarşamba

O'na mektuplar

Bugün çok zorladım kendimi, numaranı yüzlerce kez yazdım telefona. O ara tuşuna basıp yüzlerce kez kapattım tekrar. Söyleyecek birşeyim yok çünkü. Gizliden arayıp sesini dinlemek yetmiyor artık. Arayıp özledim diyemiyorum. Desem, bende demezsin çünkü. Diyemezsin belkide, bilmiyorum. Tek bildiğim şey seni çok özlediğim ve sen yokken Dünya nüfusunun bire indiği. Gittiğin günden beri milyarlarca insan yok oldu sanki, bu kadar basit işte. Aynı gidişin gibi.

Senden sonra hayatıma bir çok insan girdi. Hepsine ilkmiş gibi davrandım. İçim kanaya kanaya yaptım bunu. Hepside inanıyormuş gibi davrandı üstelik. Halbuki biliyordum, inanmıyorlardı.. Senden sonra hayatıma bir sürü ilk girdi benim. Sonuncuyu sende bırakıp bir sürü ilke başladım. Ama inan ki üzüleceğini bilsem yapmazdım. Ellerim değmezdi başka ele. Yüreğimi kirletmediğim gibi ellerimi de kirletmezdim. Öpmezdim  başka dudakları, uyanmazdım başka yataklarda. Ama umrunda değil ki hiç biri.. Sen kendi romanın da bir başkasının kalbini kırmakla meşguldün. Belki de kırmadın, bilmiyorum. Benden sonra çok sevdin belki. İnan, gittiğin günden beri ne yaptın hiç bilmiyorum..

Geçen gün, sana yazdığım şiiri buldum. Bir kopyasını da kendime saklamışım. Gideceğini bilsem yapmazdım bunu, yıllar sonra acıtmazdım canımı böylesine. Hatırlıyormusun o şiiri ? ''Sen benim 18 yaşımsın'' diye başlıyordu. Sana verdiğim de gözlerin nasıl da gülmüştü. Bir elin havada koşa koşa arkadaşlarına göstermiştin ''Bakın'' diye. Sana benden sonra şiir yazan oldumu sahi ? Sen seversin öyle şeyleri, istersin. Her gece uzun uzun iyi geceler mesajı atmasam küs uyurdun. Günaydın mesajını sen uyanmadan atmazsam bütün gün kırgın olurdun bana. Bu huyunu bile severdim, beni yazmaya başlatan kadınsın sen. Ama inan, sen gittiğinden beri sana yazdıklarım kadar güzellerini yazmadım, yazamadım.. Güzel olurlarsa yırtıp atıyorum hepsini. En güzel kelimelerim ömür boyu senin diye söz vermiştim zaten. Sözümü tutuyorum hala..

Sana aldığım parfümün aynısını alıyorum yıllardır. Her gece yatarken sıkıyorum yatağa. Sanki seninle uyuyormuş gibi hissedeyim diye o lanet parfümü her Allah'ın günü boşaltıyorum o yatağa. Bir nebze olsun gülüyor yüzüm, sonrası hep göz yaşı. Bana ağladığım da hiç dayanamazdın, atlardın boynuma diye hala ağlıyorum. Olur da hissedip yine dayanamaz gelirsin diye. Ama vallahi bak sarıl, atla boynuma yine git. Fazlasında yok gözüm.. Gelmezsin değil mi ? Ölüyor olsam yine gelmezsin.. Ne diyeyim ki, gelme.. Zaten gelsen de artık bulamazsın ki eski beni. Sen Ben'i bulsan Biz'i bulamazsın..

Ve artık çok değiştim. En çok bu halime üzülüyorum. Kendim için değil bak, sevdiğin yanlarım birer birer kayboluyor diye. Belki de sadece susuşum kaldı geriye. Çok severdin susuşumu. ''Susarken ne çok şey anlatıyorsun'' derdin hep. Artık hep susuyorum, anla diye. Sen beni anla diye ben hala susuyorum. Sana susadığım gibi..

En son sadece sana kullandığım kelime ne biliyormusun ?
''Dön''

Senden sonra kimseye kullanmadım. Kullanmam da..
Herkes birer birer gitsin.
Ama artık nolur sen dön..
Nolur dön.
Dön..


21 Haziran 2012 Perşembe

Bitmez

Çok uzun zaman olmuştur kendine çeki düzen verip sokağa çıkmayalı. Çıkasın da yoktur zaten. Bi değişiklik olsun diye çıkarsın. Orta halli bir barda iki tek atarsın, etrafında sana iş atan bir iki kız olur mutlaka. Sen karşılık vermezsin. Onlarda bir zaman sonra vazgeçer zaten. O içinin sıkılması bir türlü geçmez. Hevesini alıp götüren o kadar şey vardır ki bir geceyle hiç biri bitmez.

Evin her köşesinde mutlak bir anın vardır. Tek tek her köşeyi dolaşıp bütün anıları gözden geçirirsin. Seviştiğin kadınlar, omzunda ağlayan kadınlar, dost sohbetleri, ailenle ettiğin kavgalar.. Gülünecek, ağlanacak bir sürü anı vardır ama sen ne ağlar ne de gülersin. Bakarsın sadece, bakıp bakıp susarsın. Onca yaşanmışlık vardır ki o evin her bir yanında ne kadar susarsan sus hiç biri bitmez.

Kitapların içinde boğulacak gibi olmuşsundur artık. Adamların her yazdığı kitabı ya takdir edecek birine ya da deliler gibi tartışacak birine ihtiyaç duyarsın. Bulamazsın öyle birini, kimsen kalmamıştır. Ama sen ''ne anlar oğlum insanlar benim okuduğum kitaplardan'' dersin. Avutursun işte kendini, avunmaların tesellilerin içinde kaybolursun. Öyle bir kayboluş ki bu , uçsuz bucaksız bir yol düşün, git git bitmez.

Bir gece yarısı öyle bir bunalırsın ki atlarsın arabaya, doğru otobana. Bomboş yollar da ibreyi sonda gördüğünde şu yolun sonu uçurum olsa keşke dersin. Halbuki ezberindedir tüm yol, uçurum falan yoktur yolun sonunda. Gidersin, gidersin, gidersin.. Geri dönüş vakti gelmiştir, bırak geri dönmeyi senin direksiyonu tutacak gücün yoktur. Bir vazgeçmişlikle dönersin eve. Saate baktığında pekte zaman geçmemiştir. O simsiyah gecenin karanlığı bir türlü bitmez.

Kaybettiklerini düşünürsün, gözlerin dolar. Yediremezsin kendine ağlarsın, bir güzel ağlarsın..İşte o an ihtiyacın olan tek şey bir urgan, bir taburedir. Bu sefer başarıcam dersin. Alkolle de alırsın gereken desteği, hazırsındır. Bakarsın etrafına, bir göz gezdirirsin. Hayatta tek inandığın şey olan o kutsal kitap ilişir gözüne. Takılır kalırsın, sonra gözlerini dikip yıukarıya ''Allah'ım affet'' dersin. Affetmeyeceğini adın gibi bilirsin, vazgeçersin. Bitmez, bu boktan hayat yine bitmez.

Uzattığın saçlarına bakarsın. Artık yakışmadığını da bilirsin, kestirmezsin. Gerçi sana yakışmayan ne varsa dokunmazsın artık, saçlarım da dursun dersin. Birbirine girmişlerdir. Biri olsa da düzeltse, oynasa, parmaklarını gezdirse dersin içinden. Hiçbiri olmaz. O'nun elleri değmiyorken tarağa bu şansı vermezsin. Kavgalara o kadar alışmışsındır ki ; sonu bir türlü gelmez. Saçınla, tarakla olan kavgan bile bitmez.

Ara sıra sohbetinin olduğu bir insanın dedesi ölür. Herkes yapmacık tavırlarla baş sağlığı diler, sen gülerek izlersin. En son sen dileyeceksindir, kimsenin kelimelerine benzemez dileğin. ''Ulan gelmiş doksan yaşına, adam öldü diye üzülüyorsun. Benim on dokuz yaşın da kardeşim öldü, sikerim senin üzüntünü'' diye orjinal bir başsağlığı dilersin. Hoş karşılamaz, ama içinden bu gelmiştir pek umursamazsın. Üç gün sonra unutacaktır acısını nasıl olsa. Ama senin içinde ki acı asla azalmaz, kıyamete kadar bitmez.

Senin içindekiler var ya ; bir gün olsun dinmeyecektir. Ama anlatamazsın insanlara. İlgi çekiyorsun derler, sen böyle biri değilsin derler, ciddiye almayıp güler geçerler. Seninse onlara beslediğin o yüce nefretin tek bir saniye bile bitmez..

Bitmemeli zaten, nefret yücedir. Öğrenirsin her insan da bulunmayacağını. Senin hissettiklerini saçma bulanlaraysa Eyvallah dersin, sadece Eyvallah. Dersin, diye diye bitmez..

Hadi Eyvallah.

2 Haziran 2012 Cumartesi

Mezuniyet

Tüm hayatımı sıfırdan başlayarak yaşamam gerektiğini yeni yeni anlıyorum. Başkalarına yer açmak için gerekli bir olay. Yer açmayı da siktir et, yalnızlığı da fazlasıyla seviyorum yoksa. Ama huzur olmadan yaşamak intihara teşebbüsten başka birşey değil. Yeteri kadar ölümle dolu bir hayatta kendi intiharımı planlayacak kadar delirmek istemiyorum sadece. Bu yüzden gerekli sıfırdan denemek, sil baştan başlayabilmek.

Yeni insanlar,yeni hayatlar ve gerekirse yeni şehirlerin hayalini kurmak yerine; bir şeyler yapmak gerekiyor çoğu zaman. Ve içimdeki umutsuzlukla sarmaş dolaş olmanın verdiği acıyı yok etmek ne kadar zor olabilir ? Umudun beş para etmediği bir hayatta umutsuzluk kaç para eder ? Kurduğum hayallerin boşluğundan yakınırken ''Allah, nasip etmeyeceği şeyin hayalini kurdurmaz'' demişlerdi bana. Nede güzel demişler.. 

Düşünüyorum, daha ne kadar vazgeçebilirim herşeyden diye, ne kadar mutsuz olmak için çaba gösterebilirim. İnsanların acımasızlığından söz edecek olsam, yaptıklarımı dökerler önüme biliyorum.. Mazoşizmin öncülüğünü yapabilecek kadar mazoşistim amına koyayım. Öyle birşey ki bu; kendi mezuniyetini fotoğraflardan izlemek gibi.. 

Tek bir cümle için kağıt kalemin başına geçtiğimde bile uzun uzun yazıyorsam ve çalmıyorsa o telefon, roman bile yazabileceğimin farkına varıyorum. Yazmıyorum, kağıt kalemi cezalandırdığımı sanıyorum, hiç birşeyin cezalandığı yok. İçki, sigara ve kitaplarımdan başka kimsenin olmadığını düşünürsem aslında cezalandıracak kimsem bile yok. Kısacası genel bir yalnızlık bu, öyle şatafatlı sözlerle bile anlatılamıyor yani.

Üstüne basa basa söyleyeyim ama, ben istediğim için böyleyim, yoksa bende diğer insanlar gibi sokakta dudak dudağa ama eve gidince başkalarını düşünen tiplerden olabilirdim. Veya sarmaş dolaş gezip akşam arkadaşlarıma ''ben de bununla takıldım işte ya'' gibi yavşakça cümleler kurup egomu tatmin edebilirdim. Aslına bakarsak insanların aşağılığı yüzünden, olduğun yerde kalsan bile yüksek duruyorsun. Yani egoist deseler bile bozulmuyorum artık. Bencilliğim ve ben çok mutluyuz sevgili okuyanlar.

İkiyüzlülüğün bir sokak orospusu kadar çok olduğunu öyle iyi biliyorum ki ; yalnızlıkla gurur duymamak elimde değil. Ve artık umudun yok olduğu yerde bir umut arıyorum, yada toprağa duyduğum hasrete sövüyorum. Toprağın benden aldıklarını geri vermeyişine sövüyorum.

Herneyse üstadın da dediği gibi ''Benim sadık yarim kara topraktır.'' 
Bu lafın üstüne söylenecek ne kaldı ki zaten.
Şimdi hepiniz yalan sevgilerinizle tiyatroya devam edin.
Hadi Eyvallah

25 Mayıs 2012 Cuma

Çelakıl'ın Şifreleri


Sevgili Ömer'ciğim gel seni biraz göt edeyim ya, canım çok sıkıldı.

Allah sana toplama çıkarma yap, sayıları çarp böl diye indirmedi Kuranı Kerim'i, öncelikle buna emin ol. Cerrahpaşa bitirmedim ama kuranda şifre arayacak kadarda kafayı yemedim amına koyayım. Diyorsun ki ; ''İsra suresinin U,S,A harfleriyle biten bir ayeti var ve bu kuranda tek ayettir.'' 17. Surenin 83. ayetinden bahsediyorsun sanırım. Ha bide dedin ki ''o rakamları yanyana koyun, 1783 çıkıyor, buda Amerika'nın kuruluş tarihidir'' E be kedi canını yediğim hiçmi Amerikan doları almadın eline ? Fakirmisin amına koyayım ya, insan hatıra diye 1 Doları alır saklar en azından. Bütün Amerikan kaynakların da ve o 1 Dolardaki piramidin altında romen rakamıyla 1776 yazar. 4 Temmuz 1776.Buda Amerika'nın kuruluş tarihidir. Hep cahil kesime hitap etmeyeceksin Ömer'ciğim.

Neyse gel sana birazcık nasihatte bulunayım. Allah kuranı okurken şifre ara falan demiyor. Okumanı istiyor sadece , o da tam bir bilgiyle iman etmen için. Kapiş? Ama sizin gibi gerizekalı ciğeri beş para etmez adamlar bunun üzerinden kazanç sağlıyorsunuz. Tıpkı Adnan Oktar gibi. Hadi görelim bir daha Murat Bardakçı'yla program yapsana adamsan lan. Çatır çatır göt etti adam seni. Arapça bilmeden kuranın şifresimi çözülür dedi.''ıııımmıımm şeyyy  bunları kimse inkar edemez ama'' dedin sende. Vereceğin cevabı sikeyim senin. O saçlarınında anasını sikeyim.Berber  paran mı yok oğlum. Kaçak kat çıkmışlar resmen kafanın üstüne.Kıyamet ne zaman kopacak şok şok şok diye programdan programa koşacağına parasını vereyim de bir berbere git be pezevenk.

Gel seni şu şifreleme olayıyla bir daha kucağıma oturtayım. Canım sen bu kadar şifrelemeyi ebced hesabı ile yapıyorsun ya hani ; bana Kuran'da ebced hesabının var olduğu bir ayet söylesene ya. Ulan o sistem İslam'da yeri olmayan bir yol. Yaptığın iş at sikine kelebek kondurmaktan başka bişey değil amına koyayım.

 Sana bi soru. Kuranı baştan aşağı şifre arayacak kadar okuyupta nasıl inanmıyorsun? Nasıl bu kadar insanın inancıyla oynuyorsun,gözüne baka baka yalan söylüyorsun? Nasıl bi ibne evladısın ki maddi refahın için milletin manevi duygularını kullanıp onlarıda yanlış yere sürüklüyorsun? Korkmuyormusun oğlum hiç? Sen 28.05.2009 Tarihli yayınında Firavuna ''Hazreti Firavun'' demedin mi ? Şimdi gelipte bu lafından sonra ''inanıyorum ben ya'' deme kucağımı açtım bak oturturum seni Ömer'ciğim.

Herşeyi geçtim, Mescidi Aksa'da Kabe'nin üstündeki ışığı
''melek bu'' diyerek bu insanlara yutturmaya çalışmadın mı sen ? Halbuki onun bir hologramdan ibaret olduğunu çok iyi biliyorsun. Milyonlarca Müslüman'ın saf inançlarıyla oynamak mı Müslümanlık ? Ulan hadi bunca yaptığın bir yana diyelim, sen çıktın John Travolta ölümsüz dedin. E be kaynanasının elinden öptüğüm,  taşşak geçmeye çalıştığın halk bunuda mı yer sandın. Ölümsüzlük Kuranı Kerim'de yazıyormu e be yavşaağıım.

En komik yanında ne biliyormusun ? Ulan tamam Arapça öğrenmedin,bilmiyorsun. Kuran'da kaç ayet olduğunu bile bilmiyorsun lan. Beynine tecavüz etmek istediğim ama o saçlar varken bunun biraz zor olacağını düşündündüğüm insan ; Kuran'da 1389 tane Ayet olduğunu neye dayanarak söyledin ? O bir Ayet'i neye dayanarak yok saydın ? Git bir oku önce, bu işler böyle olmaz.

Ha bu arada bana dava açacak falan olursan, hakime '' bende bununla aynı oksijeni paylaşıyorum,bunun neresinde adalet var amına koyayım'' diyecem. Sırf bu lafımla bile haklı çıkarım, hiç boşuna uğraşma yani.

Ya siz,  ona inanan oropu çocukları. Hiç bi farkınız yok amına koyayım. O adam bilerek yalan söylüyor en azından . Siz ona bilmeyerek inanıyorsunuz. Daha vahim durumunuz. Allah inanmayıpta inanıyormuş gibi görünenlere içinde ebedi kalacakları cehennemi vadediyor. Alın benden size tavsiye ;


-İyi bilin ki kıyamet saati için çekişenler asıl sapkınlığın içindedir.(Şura 18)

-Ve onlar sana indirilen kurana ‘dasenden önce indirilen kitaplarada kesin bir bilgiyle iman ederler(bakara 4)

-Kalplerinde eğrilik olanlar fitne aramak ve yorumunu kendine göre yapmak için işine gelen ayetlere uyarlar(Al-i imran 7)

Bizim kuran şifreli değil be Ömer abi. Uğraşma sende artık.

Ha bu arada unutmadan ; şampuan, Sir Alusandro Benett tarafından 1920’li yıllarda üretilmiştir. Belki lazım olur.

Öptüm seni , Bay Bay.

20 Mayıs 2012 Pazar

Naftalin kokusu


Yaşadığın acılar karşısında ne kadar dayanıklı olabilirsin ki ? Ya da ne kadar olgun,ne kadar sabırlı,ne kadar ağır başlı ?Olamazsın işte.. Her ne olursan ol acır için , kalır birşeyler boğazında, yutkunamazsın. En kötüsüde ne bilirmisin ? Bunların hepsini sadece sen bilirsin , hepsini yalnızken yaşarsın.

Koyar adama ; Sokakta gülüp eğlenip evde yaşanılan intihar girişimleri..

İnsan görmeden geçirilen bir günü yanına kar sayan bir adamı ne mutlu edebilir ki ? Yada insan sesine bile tahammül edemeyip bütün gün belgesel izleyen birine birazcık insanlara sevgi göster diyebilirmisin ? Dersin. Dersin ama alacağın cevap ”Hassiktir”den başka bişey olmaz.

Yalnızlığın doruklarındayım amına koyayım ya. Ha şunu da söylemek gerekir tabi , yanında onlarca insanın olması yalnız olduğun durumunu değiştirmez. Yatağa yattığında o göğüs sıkışmasını tek başına yaşıyorsun.O zaman kimse olmuyor yanında. Sırf bu duyguyu yaşamamak için sabahçı kahvelerinde geçirdiğin günler çoktur. Seversin öyle yerleri,kimsesizliğin hüküm sürdüğü heryeri seversin.

Asıl ilginç olan ne biliyormusunuz ? Böyle biri olduğunuz için insanların sizi yargılamalarıdır.Ulan bir ev köpeğine verdiği değeri nsanlara vermeyen birini ne sikime yargılamaya kalkıyorsun. Adama gülerler , kusura bakmayın ama adama götüyle gülerler.

Bazen acırsın tüm insanlara. Tek derdi acaba bugün kendimi kime elletsemde hesabı taksam, bugün paramla hangi kızı eve atmaya çalışsam derdindeki insanlara acırsın. İşin garibide öyle biri olmadığın için yine o insanlar sana acır. Dediğim gibi çok garip..

Acıyı doruklarda yaşayan insanlar herşeye farklı bakar, farklı yaklaşır. Örneğin naftalin sana neyi çağrıştırır ? Benim gibi adama sadece ölümü hatırlatır. O naftalin kokusu varya adamın ciğerlerini yakar. Hiç uğraşma siksen o yanmayı hissedemezsin. Yada tuttuğun takımın ilk formasını eline aldığında kim gelir aklına ? Baban değilmi ? Benimse o formanın uğruna günlerce aç gezip biriktirdğim paralar gelir.

Böyle bir insan olduğunda herşey daha farklı gözüküyor işte sana. Yaşadığın farkındalık kötü ediyor adamı.
 Mesela yolda gördüğün her kediyi alıp severmisin sen ? Sevmezsin.Nerde en tatlısı , en sevimlisi var ona koşarsın ilk.Ama ben çöp kenarındaki, pis, ürkek, gözbebeklerindeki sevgisizliği gördüğüm her kediyi uzun uzun severim.Çünkü o kedi de insanlarda olmayan çok şey var. Farkedebilene..

İşte olaylara bu türlü yaklaştığin zaman gülmek pekte kolay olmuyor. Ama bazen diyorum kendime ”Ulan keşke bende boktan bi aşk acısı için gecelerce ağlasam, off yaşamaktan sıkıldım diyip göstermelik intiharlar denesem” diye. Çok daha mutlu olabilirdim, üstüne yapmacıklıktan gebermek üzere olan sevgiler görüp mutluyum diyip kendimide kandırabilirdim.Ama uymuyor, istifine soktuğum kişiliğime uymuyor.Kimseye yaranmak için, çıkarlarım için gülümsemediğimden dolayı suratsız diyip geçiyorlar. Geçsinler amına koyayım ya. Ben kendi kendime hükmediyorum. Acılarına,özlemlerine hükmolan ben, kendime hükmettiğimi sanıyorum..

Uzun lafın kısası hayattan hiç bir beklentisi olmayan adamın karşısına geçip Pollyannacılık oynamayın. Git bak kendi yoluna,yalnızlığım kulaklarımdan fışkırıyor benim, neyin iyimserliği.

Herneyse ne çok dil döktüm burda.Beni tek başıma bırakın. Ha bide belgesellerimle bana mutluluklar dileyin.Hadi Eyvallah.

1 Eylül


Bazı günler vardır ki ; o günleri asla unutamazsınız. İçinizden neler götürür,kan dolaşımınızı nasıl değiştirir hayret edersiniz.Öyle bir gündeyim.

Gideli tam dokuz ay olmuş. Olmuş dediğime bakma gün sayıyorum. Ölene kadar da sayarım heralde. Düşününce ne kadar kısa geliyor değilmi size ? Dokuz ay ulan borumu ! Dokuz ayda ne insanlar doğup dünyanın amına koyuyorlar.

Hani açsındır , cebinde kuruş yoktur.. Bunu yediremezsin ya kendine ;
İşte sen gittiğin günden beri böyleyim . Neyse ruh çözümlemesi yapıcak değilim burda. Ama bi kaç soru sorarım , hakkım var. Sizin canım dediğiniz insan sizi terkettimi hiç ? Peki o gittikten sonra değiştimi birşeyler ? Sen gittikten sonra ben yazları sevemedim. Allah kahretsin ki önümüz yaz. İnsanlar nasıl seviniyor.. Ama sana da pek kızmıyorum bu güzel mevsimi bana nasıl zehir ettin diye , zaten sevmezdim yazları siktir et..

Bilirsin koyu galatasaraylıyımdır.Hatırlasana derbileri nasıl iple çekerdik. Gerçi farklı renklere atardı kalbimiz. Benim ki sarı kırmızı , senin ki sarı lacivert.. Biliyormusun artık yenilince pek üzülmüyorum. Sırf sen seviniyorsun diye ben en çok sevdiğim şeyin yenilmesine üzülmüyorum.. Yensek sevinemiyorum eskisi gibi..

Sevinçlerimi elimden almaya başlayalı dokuz ay olmuş. Siktir etsene sevinçlerimi ya ; ulan beni yalnız bırakalı ne kadar da çok olmuş. Bi şarkı var sen bilmezsin , o zamanlar yoktu heralde ;

”Her geçen yıl birer birer masadan eksiliyor dostlar” diye.

Aklıma hep seni getiriyor bu şarkı. Ve diyorum ki ; ”herkes siktirip gitsin , sen eksilme sen o masada kal” Dönülmüyor değilmi ?  Siksen olmaz dedikleri türden hani. Ama beni izlediğin çok aşikar , bide nasıl yapıyorsan artık beni koruyorsun. Başıma bi boklar gelmeyeli uzun zaman oldu. İtiraf edeyim senin tesellilerine çok ihtiyacım var. İnsanoğluyuz aciziz amına koyayım. Derler ya hani ; Allah taşıyamadığından fazlasını vermezmiş diye. Ben senin acını kaldıramayacağımdan eminim be oğlum. Neyin nesidir bu..
Sırf bu söz yerini bulsun diye daha kabul edemedim yokluğunu. Olur olmaz konuşuyoruz seninle , dertleşiyoruz falan. Varsın yani gitmedin biyere.

İşin bi kötü tarafı kimseye bahsedemiyorum senden. ”Hayatını düzene koy artık” diyorlar anlatınca.Hassiktir diyemediğimden hayırlısı diyorum bende. Yanlış anlama saygıdan. Yoksa bi hayır yok bu işte. Bi hayır yok bu gidişte..

Üzülüceksin biliyorum ama çok dengesizleştim artık.Biliyosun uysal kendi halinde bi adamdım ben. Kendimden korkar oldum artık. Ulan hergün bir kavanoz toprağa kitlenip konuşup ağlarmı insan. Söyleyemiyosun bunları kimseye. İçinde kalıyor,içini yakıyor..

Ah bu şarkılar, söylemeden geçilmiyor.. ”Seviyorum seni”yi dinlerken içim öyle bir yanıyor ki anlayamazsın.. Bide ”elbet birgün kavuşacağız”ı dinlerken eski aşklarım değil , sen geliyorsun aklıma. Kızcaksın ama alkolü artık dertten yahut keyiften değil sadece seninleyken en sevdiğimiz şey içmekti diye içiyorum. Bide şey.. Ben seni çok özledim ulan. Hani harbiden çok özledim be.. Köpekler gibi anıra anıra ağlarcasına..

İntiharın kendi canını almak değil , benimkini almak olduğunu anlayamadın ya sen ; bunu yaşayarak öğrenmenin acısıyla özlüyorum seni..

En çokta neyi özlüyorum biliyormusun ? Kendi yaşadıklarını anlatmanı.İnsanın hoşuna gider içinde sakladıklarını başkasında görmek. Ne kadar acıtsada gider işte.Yalnız olmağını anlıyorsun böylece.. Ve ben bunca yaşanılanı düşündükçe daha da korkuyorum.  O kadar benzerki acılarımız, aynı acılara tutunmuşuz biz..

Ve düşünüyorum zaman zaman sonumuz da aynı olurmu diye. Olmaz heralde, ben acıyı kaldırabiliyorum artık, iyice hissizleştim . Narkozu dayamadan kes her tarafımı bi sikim olmaz. O derece.
Herneyse fazla konuştum ben.Neydi senin o son sözün ?

”Cehennemde Görüşürüz”

Görüşürüz amına koyayım.
Hadi Eyvallah .