20 Mayıs 2012 Pazar
Naftalin kokusu
Yaşadığın acılar karşısında ne kadar dayanıklı olabilirsin ki ? Ya da ne kadar olgun,ne kadar sabırlı,ne kadar ağır başlı ?Olamazsın işte.. Her ne olursan ol acır için , kalır birşeyler boğazında, yutkunamazsın. En kötüsüde ne bilirmisin ? Bunların hepsini sadece sen bilirsin , hepsini yalnızken yaşarsın.
Koyar adama ; Sokakta gülüp eğlenip evde yaşanılan intihar girişimleri..
İnsan görmeden geçirilen bir günü yanına kar sayan bir adamı ne mutlu edebilir ki ? Yada insan sesine bile tahammül edemeyip bütün gün belgesel izleyen birine birazcık insanlara sevgi göster diyebilirmisin ? Dersin. Dersin ama alacağın cevap ”Hassiktir”den başka bişey olmaz.
Yalnızlığın doruklarındayım amına koyayım ya. Ha şunu da söylemek gerekir tabi , yanında onlarca insanın olması yalnız olduğun durumunu değiştirmez. Yatağa yattığında o göğüs sıkışmasını tek başına yaşıyorsun.O zaman kimse olmuyor yanında. Sırf bu duyguyu yaşamamak için sabahçı kahvelerinde geçirdiğin günler çoktur. Seversin öyle yerleri,kimsesizliğin hüküm sürdüğü heryeri seversin.
Asıl ilginç olan ne biliyormusunuz ? Böyle biri olduğunuz için insanların sizi yargılamalarıdır.Ulan bir ev köpeğine verdiği değeri nsanlara vermeyen birini ne sikime yargılamaya kalkıyorsun. Adama gülerler , kusura bakmayın ama adama götüyle gülerler.
Bazen acırsın tüm insanlara. Tek derdi acaba bugün kendimi kime elletsemde hesabı taksam, bugün paramla hangi kızı eve atmaya çalışsam derdindeki insanlara acırsın. İşin garibide öyle biri olmadığın için yine o insanlar sana acır. Dediğim gibi çok garip..
Acıyı doruklarda yaşayan insanlar herşeye farklı bakar, farklı yaklaşır. Örneğin naftalin sana neyi çağrıştırır ? Benim gibi adama sadece ölümü hatırlatır. O naftalin kokusu varya adamın ciğerlerini yakar. Hiç uğraşma siksen o yanmayı hissedemezsin. Yada tuttuğun takımın ilk formasını eline aldığında kim gelir aklına ? Baban değilmi ? Benimse o formanın uğruna günlerce aç gezip biriktirdğim paralar gelir.
Böyle bir insan olduğunda herşey daha farklı gözüküyor işte sana. Yaşadığın farkındalık kötü ediyor adamı.
Mesela yolda gördüğün her kediyi alıp severmisin sen ? Sevmezsin.Nerde en tatlısı , en sevimlisi var ona koşarsın ilk.Ama ben çöp kenarındaki, pis, ürkek, gözbebeklerindeki sevgisizliği gördüğüm her kediyi uzun uzun severim.Çünkü o kedi de insanlarda olmayan çok şey var. Farkedebilene..
İşte olaylara bu türlü yaklaştığin zaman gülmek pekte kolay olmuyor. Ama bazen diyorum kendime ”Ulan keşke bende boktan bi aşk acısı için gecelerce ağlasam, off yaşamaktan sıkıldım diyip göstermelik intiharlar denesem” diye. Çok daha mutlu olabilirdim, üstüne yapmacıklıktan gebermek üzere olan sevgiler görüp mutluyum diyip kendimide kandırabilirdim.Ama uymuyor, istifine soktuğum kişiliğime uymuyor.Kimseye yaranmak için, çıkarlarım için gülümsemediğimden dolayı suratsız diyip geçiyorlar. Geçsinler amına koyayım ya. Ben kendi kendime hükmediyorum. Acılarına,özlemlerine hükmolan ben, kendime hükmettiğimi sanıyorum..
Uzun lafın kısası hayattan hiç bir beklentisi olmayan adamın karşısına geçip Pollyannacılık oynamayın. Git bak kendi yoluna,yalnızlığım kulaklarımdan fışkırıyor benim, neyin iyimserliği.
Herneyse ne çok dil döktüm burda.Beni tek başıma bırakın. Ha bide belgesellerimle bana mutluluklar dileyin.Hadi Eyvallah.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder